İMAM-I MUSA-İ KAZIM (RA)
Esbab-ı Kiram’ın sohbetinde bulunmakla şereflenen, Tabiin devrinin yüksek âlimlerinden ve evliyanın büyüklerinden İmam-ı Musa-i Kazım (RA) Hz.leri Oniki İmam’ın yedincisidir. Hicret-i Nebeviyye’nin 128. (M. 745) senesi Safarül hayrın yedinci Pazar günü Haremeyni Muhteremeyn arasında bulunan “Evba” mevkiinde ve İbrahim İbn Velid’in saltanatı zamanında doğmuştur. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nin oğlu, İmam-ı Rıza (RA) Hz.leri’nin babasıdır. Resulullah (SAV) Efendimiz’in torunu olup, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri ile Fatımetüzzehra (RA) annemizin evlatlarındandır.
İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nin çocuklarından olduğu için “Seyyid”dir. Asıl adı “Musa bin Cafer-i Sadık bin Muhanımed Bakır bin Ali Zeynel Abidin bin Hüseyin bin Ali bin Ebi Talib”tir. Künyeleri “Ebül Hasan” ve “Ebıı İbrahim”dir. “Kazım”, “Sabır”, “Salih”, “Emin” gibi birçok lakabları vardır. En meşhuru “Kazım”dır. O’na yumuşak huylu olduğundan, kendisine kötülük yapanlara dahi kızmayıp onları bağışladığından, gazabına hakim olduğundan “Kazım” lakabı verilmiştir. Muhterem annesinin adı “Humeyde-i Berberiyye”dir.
İmam-ı Musa-i Kazım (RA) Hz.leri usuli zikri ve tarikatı, babası İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nden alarak Esrar-ı Ahme-diyye’yi cami ve Envari Kudsiyyeyi lami bir kutbi cihan ve sahibi zaman olmuştur. Yüksek bir âlim ve büyük bir evliyadır. Din bilgilerinde ictihad derecesine yükselmişti. Her ilimde İmam, Üsdad ve büyük bir rehberdi. Çok ibadet eder, geceyi hep namazla geçirirdi. Bu hallerinden dolayı kendisine “salih kul” adını vermişlerdi. Tasavvuf (tarikat) ilminde ve Ehl-i Sünnet’in gö/zbebeğidir. Tasavvuf tarikat ilmini Nebiler Nebisi’nden (SAV) sonra Oniki İmam Efendilerimiz ve tasavvuf âlimleri öğretip kalblere akıttılar. Oniki İmam Efendilerimiz’in (RA) her biri Ehl-i Sünnet itikadındaki müslümanların gözbebeğidir. Onların hepsini sevmeyi Yüce Allah (CC) Hz.leri’ni sevenlerin hepsi dünya ve ahiret saadetlerinin sermayesi bilmişlerdir. Resûlüllah (SAV) Efendimiz’in üç vazifesinden biri de tasavvuf marifetlerini, bilgilerini öğretmek ve kalblere yerleştirmekti. Fıkıh işlerini öğreten âlimlere “Fukaha” denildi. Tasavvuf bilgilerinin de Nebiler Nebisi’nden (SAV) itibaren Seyyid-i Silsile-i Saadat Efendilerimiz (RA) zamanımıza kadar gelmesine vesile olmuşlardır.[1]
|