Devrimci Siteler i ziyaret et Alevi Siteleri Listesi Devlet ve Politika
   
  alevi forum alevi forumlar alevilik bektaşi kızılbaşlık sitesi
  PIR SULTAN ABDAL
 

       PİR  SULTAN ABDAL 
                  HAYATI     

Pîr Sultan Abdal, 16. yüzyılda Sivas’ın Banaz köyünde yaşamıştır. Asıl adı Haydar’dır. Ölümünün 1547–1551 ya da 1587–1590 arasındaki bir tarih olduğu sanılmaktadır. Osmanlı’nın yükselme devri olan Kanunî Sultan Süleyman zamanında yaşamış olduğu bilinmektedir. Saraydaki israfların had safhada olduğu ve Osmanlı’nın devlet hazinesinin, fetihlere rağmen zayıflamaya başladığı bir dönemdi. Aşırı harcamalar sonucunda mali dengeler bozulmaya yüz tutmuştu. Devlet hazinesinin gelirleri yeterli olmayınca hazineye faizli paralar alınmak zorunda kalınmıştı. Hazinedeki bu açıklar kapatılmak zorunda kalınınca da halka uygulanmakta olan vergiler artırılmıştı. Adaletsiz bir şekilde arttırıldığı söylenen bu vergi uygulamalarına karşı oluşan tepkiler ve karşı çıkışlar sonunda Pîr Sultan’ın asıldığı söylenir. Ancak kaynaklarda bunun aksine bilgilere de rastlanmaktadır.
Bilindiği gibi Pîr Sultan’ın yaşadığı yerlerde öncelikle çok önemli sorunlar yok iken vergilerin arttırılması ile devlet ile halk arasında bazı gerginlikler başlar. Artan vergilere ve devlet baskısına karşın ciddi bir ayaklanma ve özellikle de Sivas bölgesinde göze batan bir kıpırdanmaya dair tarihi herhangi bir kayıt yoktur. Bu bakımdan kimi araştırıcıların Pîr Sultan’ı bir ayaklanma lideri diye tanıtmaları ve bu ayaklanmada yakalanarak asıldığını ileri sürmeleri, bir tahmin olarak bile doğru değildir. Kaldı ki her asılma için ayaklanmaya katılmış olmak da gerekli değildir. Hazine-i Evrak belgeleri bu sözlerimizi doğrulamaktadır .
Pîr Sultan Abdal ile ilgili bir kaynakta “Banaz’lı Pîr Sultan Abdâl ise, İran hükümdarı Şah Tahmasb ile ilişki kurmak töhmeti ile Hızır Paşa tarafından Sıvas’ta asılmıştır. Serezli Pîr Sultan’ın yaşamı hakkında; Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde, Von Hasluck’un (Bektâşîliğin Coğrafi Dağılımı) adlı eserinde, Romanya’lı Prof. Michael Kiel’in makalesinde yazılı bilgiler olduğu halde, Banazlı Pîr Sultan’ın yaşantısını belgeleyen hiçbir kanıt bulunamamaktadır. Hatta Hızır Paşa’nın da kim olduğu bilinemiyor. (Tercüme-i Halil Sicil-i Osmani c.2, s. 279) da adı geçen Hızır Paşa’nın Pîr Sultan’ı astıran paşa olması olasılığı asla inandırıcı değildir. Çünkü bu Hızır Paşa (Naima Tarihi c. 2, s 23) deki bilgilere göre, Kalenderoğlu olaylarına adı karışan Osmanlı Paşasıdır. Başarısız yönetiminden dolayı, Üsküdar’a sürülmüştür. (Bu sözü edilen Kalenderoğlu, Kalender Çelebi değildir.) Prof. Dr. M. Fuat Köprülü, Hayat Dergisi s. 64’de Pîr Sultan’ı konu eden hiçbir yazılı belge olmadığından söz etmektedir. Bununla birlikte Kilisli Rıfat B. “Ali Emiri” kitapları arasında 656 No.lu dergide Pîr Sultan’ın Hızır Paşa tarafından asılmış olduğuna dair bir kayıt vardır. Gerek S. Nüzhet Ergun’un ve gerek Abdülbaki Gölpınarlı ile Pertev Naili Boratav’ın birlikte hazırladıkları, “Pîr Sultan Abdal” adlı eserlerindeki şairin hayat hikâyesini, yöresel söylentilerin var sayımıyla hazırlatmışlardır. Bu hikâyeler, asla tarihi gerçekleri yansıtmaz ”
“Banazlı Pîr Sultan’ın Osmanlı Paşası ters düşmesi siyasal ve dinsel yönden değil, ekonomik yöndendir. O devirde köylü halkı sömüren vergi memurlarının adaletsiz eylemlerine karşıdır ve bu uğurda başını da vermiştir ”
Pîr Sultan’ın hayatı ile ilgili bilgilere tarihi kaynaklarda rastlamıyoruz. Genellikle şiirlerinden; hayatını, çevre ilişkilerini, ailesini ve yaşadığı sıkıntıları anlamaya çalışıyoruz. Onun hayatı ile ilgili yaklaşık bilgilere şiirlerinde bahsettiği konu ve kişileri birleştirerek ulaşıyoruz.
Şiirlerinden haksızlığa uğraması karşısında korkusuzca haykırdığını anlıyoruz. Bu baş kaldırıdan dolayı Hızır Paşa tarafından asıldığı da şiirlerinden anlaşılmaktadır. Ayrıca her Pîr Sultan mahlasının kullanıldığı şiir mutlaka ona aittir diye düşünmek yanlış olur. Doğrusu ise Pîr Sultan’ın divanının, bütün arşiv belgelerindeki cönkler taranarak, uzmanlar tarafından tekrar oluşturulması gerektiğidir.
Sivas’ın Hafik Sofular köyünde yaşayan Hıdır, Pîr Sultan’ın dergâhına gelir ona biat eder. Fakat her fırsatta Pîr Sultân’dan, kendisinin İstanbul’a gitmesi ve devlet kapısında yerleşmesi için müsaade ister. Bir kaç sefer söylemesinden sonra mürşidi
“İstanbul’a gidersin paşa olursun, gelir bizi bile asarsın” der.
Pîr Sultan’ın musahibi Ali Baba adında birisidir. Pîr Sultan asılmadan önce bütün halkın onu taşlaması için baskı yapılır. Herkes taş atarken musahibi ona gül atar. Bu duruma çok üzülen Pîr Sultan

--------------------------------------------------------------------------------

Şu ellerin attığı taş hiç bana değmez,
İlle dostun bir tek gülü pareler beni...”

diyerek duygularını ifade etmektedir. Sivas’taki bir semte Pîr Sultan’ın musahibi olan Ali Baba’nın ismi verildiği söylenir. Pîr Sultan’ın asılmasından sonra pek çok kimse, onu değişik yerlerde gördüğünü söylemiş, öldüğüne inanmamıştır.
Pîr Sultan Abdal’ın şiirlerinde Alevilik ve Bektâşîliğin temel inanış ve ibadet şekillerine rastlamak mümkündür. Cahit Öztelli tarafından yazılmış olan Pîr Sultan Abdal Bütün Şiirleri adlı eserin önsözünde şu sözler bulunmaktadır: “Konularına göre ayırdığımız şiirlerinde yer yer şu sözleri görmek mümkündür. Bunlardan şu sözler; “Urum üstüne yürüyüş”, yeryüzünü kırmızı taçlar bürümelidir”, “Şah’ın İstanbul’da salınması” ve daha birçokları umutlarla doludur.
Yine şiirlerinden Pîr Sultan’ın tekke kültürü ile yetiştiğini ve Hasan Efendi’den el aldığını anlıyoruz:

Hasan Efendi postuna oturur
Rum’un abdalları hizmet yetirir
Zemheride deste gülü getirir
Hacı Bektâş Veli, Sultan Balım var

PİR SULTAN, biat ettik ol erden
Muhabbet kokusu geliyor serden
Katarından ayırma Şah-ı Merdan
Hacı Bektâş Veli, Sultan Balım var

Yaşayışı ve şiirleri topluca gözden geçirilince onun birkaç kere kovuşturmaya uğrayıp kurtulduğu anlaşılmaktadır ” Yine aşağıdaki şiirden atalarının Horasan’ın Hoy şehrinden geldiğini anlıyoruz. Hoy kasabası Ortaçağda önemli bir kültür merkezi olduğu gibi askeri seferler için de değerli bir üstür. Bugün İran Azarbeycan’ında Türklerin çoğunlukla bulunduğu şirin bir ticaret şehridir.

Benim aslım Horasan’dan Hoy’dandır
Kırklar olduğun Kanber de yandadır
Tanrının aslanı Ali nurdandır
Kırkların ser çeşmesi pirim Ali
Cümlemizin ulususun Kızıl Deli

Tekke eğitim ve öğretimi aldığı için tarihi evliya menkıbelerini, tarikat kurallarını, peygamber menkıbelerini de çok iyi bildiğini şiirlerinden anlıyoruz. Bütün Alevî ve Bektâşî köylerinde şiirlerinin bestelendiğini ve ezberlendiğini görüyoruz. Semahlarda bile onun şiirleri bestelenmiştir. Şiirlerini hece vezni ile yazmıştır.

Ilgın ılgın eser seher yelleri
Yâre selâm eylen Urum erleri
Bize peyik geldi Şah bülbülleri
Açılın kapılar Şah’a gidelim

Bize de Banaz’da Pîr Sultan derler
Bizi de kem kişi bellemesinler
Paşa kullarına emir eylesin
Elimiz kolumuz bağlamasınlar
Pîr Sultan’ın taliplere olan şikâyeti üzerine söylediği bir şiir:

Bizden selâm olsun Ali oğluna
Koyduğu yerde durmuyor tâlib
Her kişi başına bir sürek sürer
Rehberin buyruğun tutmuyor tâlib

Avrat, er sözü tutmuyor seyrini
Fâş ettiler erenlerin sırrını
Hangi kitapta gördün yerini
Tariksiz tercüman biliyor tâlib

İçeri girer güzel Hakk’tır dersin
Dışarı çıkar ikrarı yok dersin
Senden gayrı halifeler çok dersin
Verdiği ikrardan dönüyor tâlib

Haberin aldım ben nebaşiden
Pazarlık görmemiş pazarbaşıdan
Sen hiç korkmaz mısın ulu kişiden
Artık alıp eksik satıyor tâlib

Pîr Sultan’ım Abdal eydür ne çare
Tâlib boynun eğüp durmuyor dâra
Sonuklar sarılıp onulmaz yara


Görüp ne dert ile ölüyor talip

--------------------------------------------------------------------------------


Dönemin baskılarından dolayı duygularını anlattığı şiirlerinden örnekler:

Hakk’tan inâyet olursa
Şah Urum’a gele bir gün
Gazâda bu Zülfikâr’ı
Kâfirlere çala bir gün

Hep devşire gele kullar
Şah’a köle ola kullar
Urum’da ağlayan sefiller
Şâd ola da güle bir gün

Devşire beyi paşayı
Zapt eyleye dört köşeyi
Husrev ede temaşayı
Âli divan kura bir gün
* * * *
Ben de şu dünyaya geldim giderim
Kalsın benim dâvam Divana kalsın
Muhammed Ali’dir benim vekilim
Kalsın benim dâvam Divana kalsın

Yorulan yorulsun ben yorulmazam
Derviş makamından ben ayrılmazam
Dünya kadısından ben sorulmazam
Kalsın benim davam Divana kalsın

Pîr Sultan Abdal’ım dünya kovandır
Gitti âdil beyler kalan avamdır
Muhammed Divânı ulu divandır


Kalsın benim davam Divana kalsın
Gidi Yezit bize Kızılbaş demiş
Meğer Şah’ı sevdi dese yoludur
Yetmiş iki millet sevmedi Şah’ı
Biz severiz Şah-ı Merdan Ali’dir

Kırkımız bir katara dizildik
Hakk’a Muhammed’e ümmet yazıldık
Hakikatte şerbet olduk ezildik
Biz içeriz sâkicimiz Ali’dir

Gidi Yezit bizler haram yemedik
Bâtın olup gördüğümüz demedik
İkrâr birdir dedik geri dönmedik
Yedilir, yedicimiz Ali’dir

Muhammed dinidir bizim dinimiz
Cibril-i Emindir hem rehberimiz
Tarikat altından geçer yolumuz
Biz müminiz mürşidimiz Ali’dir

Pîr Sultan’ım Nesimî’dir pîrimiz
Evvel kurban verdik Şah’a serimiz
On İki İmam meydanında dârımız
Biz şehidiz serdarımız Ali’dir

 

Tanrı sevgisine bağılığını ve yoluna olan inancını anlatan şiirlerinden örnekler:

Koyun beni hak aşkına yanayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan
Yolumdan dönüp de mahrum mu kalayım
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Kadılar müftüler fetva yazarsa
İşte kemend işte boynum asarsa
İşte hançer işte kellem keserse
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Ulu mahşer olur, divan kurulur
Suçlu suçsuz gelir anda derilir
Pîri olmayanlar anda bilinir
Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Pîr Sultan’ım arşa çıkar ünümüz
O’da bizim ulumuzdur Pirimiz
Hakk’a teslim olsun garip canımız


Dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

--------------------------------------------------------------------------------

Rojaazme20-11-2006, 09:11 AM
Pîr Sultan’ın On İki İmam ve Muhammed- Ali sevgisi ile ilgili şiirlerine örnekler:

Yemen Ellerinden beri gelirken
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?
Hava üzerinde sema ederken
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?

Şeriat yolunu Muhammed açtı
Tarikat menzilin Ali seçti
Bu meydandan nice erenler geçti
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?

Pîr Sultan’ım eydür, vur gidiyi
Dilim zikr eder dâim Hüdâ’yı
On İki İmamın nesli sultanı
Turnalar Ali’mi görmediniz mi?

Hazret şahın avazı
Turna dönen bir kuştadır
Âsası Nil deryasında
Hırkası bir derviştedir

Mürde Pîr Sultan’ım mürde
Özümüz asılı darda
Yemenden öte bir yerde


Daha Düldül savaştadır


Varma Yezid’in yanına
Çirki bulaşır tenine
Yazık değimli canına?


Can Muhammed Ali’nindir
Tekkesine geyik postu döşeten
Ağzının ateşi çıktı meşeden
Âl-Osmanoğlu’na kılıç kuşatan


Uyan dağlar uyan Ali geliyor
Biz tüccar değiliz alıp satmayız
Karnımız geniştir kibir tutmayız
Rızasız çiğ lokmayı da yutmayız


Biz Muhammed Ali diyenlerdeniz
Hocam bana ilimleri sorarsa
Hakk Muhammed Ali deyü okurum
Kur’ân’ın kilidi ihlâs-ı şerif
Hasan u Hüseyin’i sevdim okurum

Pîr Sultan’ım Hakk Muhammed Ali’den
Tâ ikrarımız vardır Kalû Beli’den
Şefaat umarız güzel Veli’den


Muhammed Ali’yi sever okurum


Gece gündüz arzumanım Kerbelâ
Gidelim gaziler İmam aşkına
Serden başka benim sermayem yoktur
Verelim gaziler imam aşkına

Kapıyı çaldı kırkların birisi
Birisinden mest oldu kalan hepisi
Sarı Kaya derler Şahın korusu
Konalım gaziler imam aşkına

Tâlib rehberini aklına getir
Noksan işlerini tamama yetir
Rıza lokmasını meydana getir
Yiyelim gaziler imam aşkına

Pîr Sultan’ım der, yol uludur deyü
Cümlemiz hakikat kuludur deyü
Muhammed çağırır Ali’dir deyü


Çağıralım gaziler İmam aşkına
Hayali gönlümde yadigâr kalan
Allah bir Muhammed Ali’dir Ali
Darı çeç üstünde namazın kılan
Allah bir Muhammed Ali’dir Ali

Ali’dir cümle dillerde söylenen
Kisbetini krallardan bürünen
Cebrail’e nur içinde görünen
Allah bir Muhammed Ali’dir Ali

Pîr Sultan’ım eydür, ummana dalan
Yezid’in kalbini gümana salan
Bin saatlik yolu kuşlukta alan


Allah bir Muhammed Ali’dir Ali
Gafil kaldır şu gönülden gümanı
Bu mülkün sahibi Ali değil mi?
Yaratmıştır on sekiz bin âlemi
Rızıkları veren Ali değil mi?

Gelin vazgeçelim böyle gümandan
Vallahi çıkarız dinden imandan
Şefaat umarım on iki İmam’dan
Anların atası Ali değil mi?

Yaratıldı Mülcem ol oldu düşman
Kasd etti Ali’ye oldu peşiman
Hangi kitapta var ol Ömer, Osman?
Kur’ân’da okunan Ali değil mi?

Pîr Sultan Abdal’ım ben bir fukara
Acep bulunur mu derdime çare?
Yüzü kara nasıl varam huzura?


Divanda oturan Ali değil mi?
İlettiler bizi Mansur dârına
Hep teberra okudular Pîrine
Lânet olsun ikrarından dönene


Seher vakti on iki imam sen yetiş
Pîr Sultan Abdal’ım “Kul huvallahu ehad”
Can cesedden ayrılmıyor bir saat
Dün-ü gün zikrimdir Ali Muhammed
Seher vakti on iki imam sen yetiş

--------------------------------------------------------------------------------

Mürşid sevgisini ve talipleri anlatan şiirlerinden örnekler:

Uyurken üstüme gelen erenler
Gafil aç gözünü uyan dediler
Serseri kalma bu cihan içinde
Yürü bir mürşide hey can dediler

Uyandım gafletten açtım gözümü
Erenler pâyına sürdüm yüzümü
Hakk buyurdu ben söyledim sözümü
Gizlice sırlara boyan dediler

Bu derd ü belâyı çeken Eyyub’dur
Erenlerin yolu hoş acayiptir
Her yerde açma sırrını ayıptır
Gizlice sırlara boyan dediler

Pîr Sultan’ım Haydar, gir yola hoş ol
Erenler yoluna döş olma duş ol
Geç dünya malından sen de derviş ol


Dünyada dervişe sultan dediler


Mürşit huzurunda dâra durmağa
Dâra durup Hakk’a boyun vermeğe
Muhabetten geçip hırka giymeğe
Çar pareden derviş şalın var mıdır?

Pîr Sultan’ım senin derdin deşilmez
Derdi olmayanlar derde duş olmaz
Rehbersiz mürşitsiz yollar açılmaz
Mürşit eteğinde elin var mıdır?
* * * * *

Bîatimiz aldık biz de uludan
Mürüvvet kimden kaldı, Hazreti Ali’den
Bizim ikrarımız Kalû Beli’den


Eldedir etekte bu ellerimiz
Pirim deyu divanına geçeyim
Destinizden âb-ı hayat içeyim
İzniniz olursa ağzım açayım
Bir mâna söyleyeyim destur olursa

Tâlib günahkâr pîr meydanında
Zülfikâr oynuyor durmaz kınında
Rehberin önünde pîr meydanında
Kemerbest olayım destur olursa

Pîr Sultan Abdal’ım hey güzel Şah’ım
Günahlıyım arşa çıkıyor âhım
Pîre kurban olsun bu tatlı canım


Terceman olayım destur olursa
Erenler öldürür yoldan şaşanı
İhlâs ile kaldırtırlar düşeni
Tarikatta her kişinin nişanı


Erenler katında bellidir
Tabi’ ol nutku Kur’anda bula
Mürşid gelip bizim kalbimiz yuya
Öğüt dinlemezsen kalırsın yaya
Mürşide teslim ol yolda kalırsın

İlm-i zâhirin menzili cennettir
Dolaşık yoldur, gayet zahmettir
Pîr Sultan’ım senin yolun vuslattır


Mürşide teslim ol yolda kalırsın
Mürşide varmağa talib olursan
İbtida insandan rehber isterler
Verdiğin ikrara doğru gelirsen
Ahd ile peymandan rehber isterler

Rehberin var ise olursun insan
Rehberin yok ise kalırsın hayvan
Arasât gününde açılır meydan
Açılan meydanda rehber isterler

Mürşidin nazarı müşkülü seçer
Kâmil olan tâlib Sırat’ı geçer
Can kuşu kafesten âkibet uçar
Tenden uçan candan rehber isterler

Tarikat babına girmek dilersen
Hakikat güllerin dermek dilersen
Erenler sırrına ermek dilersen


Sır ile pinhandan rehber isterler****
Eğer gözlü isen dizil katara
Bu yol gözlünündür, körün değildir
Ne yitirdin, ne ararsın burada
Bu gül bülbülündür, hârın değildir

Benim mürşidimin gönlü ganidir
Mürşidin dîdârı Hak dîdârıdır
Girebilir isen gönül evidir
Giremezsen senin yerin değildir

Kapıya varmadan dibe geçilmez
Mürşid olmadan müşkül seçilmez
Çarşıya varmadan dükkân açılmaz
Bedestan ararsan şârın değildir.

İkilik tutanın hem yüzü kara
Cihanda kendine bir mürşid ara
Eğer âşık isen gel gir katara
Âşık değil isen yerin değildir

Bak şu erenlerden gelen doluya
Çaylak kâr eylemez şahin avına
Pîr Sultan’ım çağır gelsin pirine


Gelip yetişmezse pîrin değildir.
Mürşide yüzünü sürmek dilersen
Emrine zatına ermek dilersen
Hakk’ın cemaline görmek dilersen
Nur ile nur olup sır ile görüş

Sen nefsini öldür, olagör yeksan
Erler meydanında olagör kurban
Yedi iklim dört köşede lâmekân
Erenler sırrı nur ile görüş

Pîr Sultan’ım kemter kuldur Şah’ına
Hünkâr Hacı Bektâş Nazargâh’ına
Deli gönül hâk ol düş dergâhına


Er olayım dersen er ile görüş
Ey erenler çün bu sırrı dinledim
Huzur-ı mürşide vardım bu gece
Hakikat sırrını andan anladım
Evliyâ erkânın gördüm bu gece

Rehberim Muhammed, buldum yolumu
Mürşidim Ali’dir, bildim Şah’ımı
Tığ-ı bend ile bağladılar belimi
Erenler meydanın gördüm bu gece

Pîr Sultan’ım Hakk’a niyaz ederim
Erenler râhına doğru giderim
Külli varım Hakk’a teslim ederim


Hakk’ın Cemâlin gördüm bu gece

--------------------------------------------------------------------------------


Kendisine yapılan eleştirilere verdiği cevapları içeren şiirlerden örnekler:

Lânet olsun sana ey Yezid pelit
Kızılbaş mı dersin, söyle bakalım
Biz ol âşıklarız ezel gününden
Rafızî mi dersin, söyle bakalım

Bektaş Veli’ye kul kurban olduk
Varlık istemeyiz, yokluğu bulduk
Gönül Kâbesinde namaza durduk
Kızılbaş mı dersin, söyle bakalım

Yuf etti erenler, ey münkir size
İftira ettiniz sizler de bize
Muhammed sizleri taş ile eze
Rafızî mi dersin, söyle bakalım

Pîr Sultan’ım eydür, lânet Yezid’e
Müfteri, yalancı Yezidler size
İşte er meydanı, çık meydan size


Rafızî mi dersin, söyle bakalım


Yatarım Muhammed, kalkarım Ali
Gittiğimiz On iki İmam’ın yolu
Pirim Hünkâr Hacı Bektaş Veli


Hele bir yol sefa geldin desene
Bizden selâm olsun sofu canlara
Vücudun şehrini yuyanlar gelsin
Yedi kat göklerin yedi kat yerin
Kudret binasını kuranlar gelsin

Sofu dedikleri bir kolay iştir
Erenler gördüğü bir engin düştür
Eti yok, kanı yok bir uçar kuştur
O kuşun adını bilenler gelsin

Pîr Sultan’ım eydür özüm dîdarda
Salkıyayım Hakk katında nazarda
Çıkmadık can, kazılmadık mezarda


O canın namazın kılanlar gelsin
Zâhit sen bu yolu benim mi dersin?
Erenler sırrına erem mi dersin?
Mescit hak meyhane haram mı dersin?
Hak olan mescide meyhane neyler?
* * * * *
Hü diyelim gerçeklerin demine
Erenlerin demi nurdan sayılır
On iki İmam katarına katılan
Muhammed Ali’ye yârdan sayılır

İhlâs ile gelen bu yoldan dönmez
İkilikten geçmeyen birliğe ermez
Eri hak görmeyen Hakk’ı da görmez
Gözü bakar âmâ körden sayılır

Gerçek talib ikrarında durursa
Çerağ gibi yanıp yağı erirse
Eksikliğini bilip kendi gelirse
O da erdir, gerçek erden sayılır

Üç gün imiş bu dünyanın sefâsı
Sefâsından artık imiş cefâsı
Haktır erenlerin nutku nefesi
Biri kırktır kırkı birden sayılır

Pîr Sultan Abdal’ım Bağdat’tır vatan
İkilikten geçip birliğe yeten
Erenler yoluna kıyl-u kal katan


Yüklenmiş yükünü hârdan sayılır


Musahibib önemini anlatan şiirlerinden örnekler:

Eğer farz içinde farzı sorarsan
Yine farz içinde farzdır musâhib
Dört kapıdan kırk makamdan ararsan
Yine farz içinde farzdır musâhib

Musahibsiz kişi ceme gelir mi
Ettiği niyazlar kabul olur mu
Muhammed Ali yolundan derman bulur mu?
Yine farz içinde farzdır musâhib

Musahibsiz kişi ceme götürmen
Tecellisi bozuk Hakk’a yetürmen
Musâhibsiz ile durup oturman
Yine farz içinde farz farzdır musâhib

Pîr Sultan Abdal’ım hey kerem kânı
Yine sensin dü cihanın sultanı
Aşnanı buldun musâhibin kanı


Yine farz içinde farzdır musâhib
Evliya gönlümüz aldı
Kalbimiz nur ile doldu
Gözlerimiz cemâl gördü
Cennete muhtaç değiliz

Evvel biziz âhir biziz
Hemân leyl-ü nehâr biziz
Gül açılmış bahar biziz
Biz yaz olduk, kış değiliz

Yüzlerden kırklara erdik
Tarikat ehlini bulduk
Yedilerden haber sorduk
Üçlerdeniz hiç değiliz

Pîr Sultan’ım göçüm göçüm
Sızdık eridik Hakk içün
Dünyayı terk etmek içün


Altun olduk, tunç değiliz

Ey Yezid neden eyledin kasdıma
Erdebil’de Şah Safî’den ilettim
Urum’a çoban eyledin


Sırtımdaki aletimdir çaylağım
Erenler kahretti saldı işkile
Gönlüm şifalandı gümâne geldim
Ali oğlusun, çare eyle müşküle


Size Mürvet ile âmâna geldim
Men arefe sırrını kardaş
Bildim sanma bilemedin
Ölmeden öl şu dünyada
Öldüm sanma ölemedin

Göçmeden dâr-ı fenâdan
Samanı ayırmalı daneden
Kuş gibi iki kez anadan
Geldim sanma gelemedin

Baz bazınan, kaz kazınan
Vaz vazınan, vız vızınan
Beş vakti bir niyazınan
Kıldım sanma, kılamadın

Mürşid bir ince elektir
Ondan elenmek gerektir
Benlik bir dipsiz gülektir
Doldum sanma dolamadın

Pîr Sultan Abdal’ım pîrdir
İkrarına duran erdir
Cümle sırra aklın erdir


Erdim sanma eremedin

--------------------------------------------------------------------------------


Çok kerâmet gördüm sarı kürkünde
Dedelik nişanı vardır börkünde
Altın mıdır, gümüş müdür terkinde
Bire dede, yağmadan mı gelirsin

Tarikatten marifete geldiniz
Hakikat emrinde vardır yurdunuz
Beş düğeyi de kasılıp yediniz
Bire dede, yağmadan mı gelirsin

PİR SULTAN’ın bu sözüne küsdünüz
Hasım olsun hırkanızla postunuz
Talipleri damızlıktan kesdiniz


Bire dede, yağmadan mı gelirsin
Kalbin pâk olursa var Hakk’a düş ol
Erenler önünde dil olma, sus ol
Dünyanın varından vazgeç, derviş ol
Bu yolda dervişe sultan, dediler

Dediler, belâyı çeken Eyyub’dur
Erenlerin sırrı hoş acayibtir
Her bir yerde sırrın açmak ayıptır
Gizli pinhanlara boyan, dediler

PİR SULTAN, düşmüşüm er sevdasına
Âşıklar düşmesin el sevdasına
Bir nazar kılmışım kalbim pasına


Eğer âşık isen uryan, dediler
Çıktım yücesine seyran eyledim
Gönül eğlencesi küstü bulunmaz
Dostlar bizden muhabbeti kaldırmış
Hiçbir ikrarından ahdi bulunmaz

Kanı benim ile lokma yiyenler
Başı canı dost yoluna verenler
Sen ölmeden ben ölürüm diyenler
Dostlar da geriye kaçtı bulunmaz

Biz de gezer idik irfanda sazda
Bile bulunurduk cemde niyazda
Bize de gel oldu kanlı Sivas’da
Hızır Paşa bizi asdı bulunmaz

Pîr Sultan Abdal’ım destim dâmende
İsmim Koca Haydar, neslim Yemen’de
Garip başa bir hal gelse zamanda
Orda her kişinin dostu bulunmaz

 

Çeşitli konularda söylediği şiirlerden örnekler:

Arzuladım size geldim
Hünkâr Hacı Bektâş Veli
Eşiğine yüzler sürdüm


Hünkâr Hacı Bektâş Veli
Dervişler harabat olur
Hak katında hürmet bulur
Muhabbet baldan tatlıdır
Doyamazsın demedim mi?

Dervişlik ulu dernektir
Görene büyük örnektir
Yensiz yakasız gömlektir
Giyemezsin demedim mi?

Bak şu âşıkın haline
Ne gelse söyler diline
Küfrü imân yerine


Sayamazsın demedim mi?
Yorulan yorulsun ben yorulmazam
Derviş makamından ben ayrılmazam
Dünya kadısından ben sorulmazam


Kalsın benim davam divana kalsın
Hakikat bir gizli sırdır
Açabilirsen gel beri
Küfr içinde iman vardır
Seçebilirsen gel beri

Pîr Sultan’ım ere yettik
Vardık pîr damenin tuttuk
Biz ağuyu bala kattık


İçebilirsen gel beri
Pîr Sultan Abdal’ım sırdan sırada
Bu iş böyle oldu kalsın burada
Cümlemizin yeltendiği murada


Erilir gam yeme divane gönül
Elif’tir doksan bin âlemin başı
Var Hakk’a şükreyle be’yi neylersin
Vücudun şehrini arıtmayınca


Yüzünü yumaya suyu neylersin
Pîrim derki Bektâşî’yim Bektâşî
Size nasip veren ol nasıl kişi
Sıkar un ederdi örs gibi taşı
Budur cümlesinden ulu dediler

Derildi geldi halifeler pirler
Bektâşî namında er yok dediler
Bize bir yeşil el nasip verdi dediler


Görünce biliriz eli dediler
Ey benim sarı tamburam
Sen niçin böyle ağlarsın
Derdim büyük, içim oyuk
Ben şahım deyû ağlarım

Göğsüme tahta döşerler
Çaldıkça bağrım deşerler
Durmayup beni okşarlar
Ben Şah’ım deyu ağlarım

Koluma taktılar teli
Söylettiler binbir dili
Oldum ayn-i cem dili
Ben Şah’ım deyu ağlarım

Bağlamadır benim adım
Arşa dayanır feryadım
Pîr Sultan’dır üstadım


Ben Şah’ım deyu ağlarım

 

Zinhar Kötü Kelam Söylemeyesin
Arzulayıp Hakk demine gelince
Gönülde kin kibir eylemiyesin
Hakikatın kubbesine girince
Zinhar kötü kelam söylemeyesin

Evliya cemidir sayılmaz hatır
Eğer isterlerse bir kelam yetir
Ağır ol sakin ol postunda otur
Her yerde ataklık eylemeyesin

Yeğlicelik edip gerine bakma
Delil çağrılırken gerine bakma
Aşnan musahibin odlara yakma
Yükünü günahla toplamayasın

Sen seni gör elin aybını görme
Tarikat ateştir tamuya girme
Sen de bu anlığın kimseye deme
Bu sözlerim garaz anlamayasın

Pîr Sultan Abdal'ım mana bilemez
Kibrine yedirip haber alamaz
Kılavuzsuz giden yolu bulamaz
Bulunmaz yolda yol aramayasın

 

 

Mağripten çıkar görünü görünü
Kimse bilmez evliyanın sırrını
Koca Haydar, Şah Cüneyt’in torunu
Ali nesli güzel imam geliyor

--------------------------------------------------------------------------------

 

 
 
   
 
yapaz'lı Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol