İMAM-I CAFER-İ SADIK (RA) HZ.LERİ'NİN HAYATI
İslâm alimlerinin gözbebeklerinden olup, Seyyid ve Oniki İmam’ın altıncısıdır. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’nin torununun torunu olup, Seyyid yani nebiler nebisinin zürriyeti, Esbab-ı Kiramı görmekle şereflenen tabiin devrinin yükseklerinden olup Hicri 83 (M. 702) senesinde 19 Nisan Çarşamba, Rebi-ul Evvel ayının onyedisinde Pazartesi günü Medine-i Münevvere'de doğdu. Silsile-i Aliyye’nin dördüncüsüdür. Künyesi: “Ebu Abdullah”tır. “Tahir”, “Fadıl” gibi birçok lakabı vardır. En meşhuru “Sadık”tır. Babası İmam- Muhammed Bakır (RA) Hz.leri, onun babası İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.leri, onun babası İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri, ve onun da babası İmam-ı Ali (KV) Hz.leri’dir. Annesi Ümmü Ferve’dir. Annesinin babası Kasım, onun babası Muhammed ve onun babası da Ebubekir Sıddık (RA) Hz.leri’dir.
Usulü, zikri ve tarikatı babası İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.leri’nden, Ahzü Telakki edip hakaik ve dekaik ilimlerine nail olmuştur. Evliyanın büyüklerinden. Garip halleri ve kemalâtı seniyyeleri beşer aklının alamayacağı kadar yüksektir. Takilerin İmamı ve fakirlerin Melcei idi. İsteseydi geceyi gündüz ve gündüzü gece ederdi. Buyuruyorlar ki: “Asfiya ile oturup kalkmak selamet caddesine götürür.”
Şiddet ve sıkıntılı zamanlarında dedesi İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri’nin duasını okurdu: “Ey şiddet ve sıkıntı zamanında benim yardımcım, hiç uyumayan gözünle bana ecir ver. Zail olmayan rüknünle beni geçindir.” diye dua ederdi. Kendisi halim selim Ruhani bir Nur-i İlâhi idi. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri ilmi, Oniki İmam’dan beşincisi olan babası İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.leri’nden öğrendi. İlim ve fazilette zamanının bir tanesi oldu.[1]
Bütün talebelerini hertürlü ilim dalında yetiştirdi. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nin en meşhur talebesi, Hanefi mezhebinin kurucusu ve Ehl-i Sünnet’in reisi olan İmam-ı Azam Ebu Hanife Nu'man bin Sabit (RA) Hz.leri’dir. İmam-ı Azam (RA) Hz.leri, İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nin derslerine ve sohbetlerine devam ederek o gizli ve aşikâr marifet kaynağından ilim ve evliyalık yolunda çok istifade etti. İmam-ı Azam (RA) Hz.leri O’nun huzurunda kavuştuğu yüksek mertebeleri anlatmak için: “O iki sene olmasaydı, Numan helak olmuştu.” buyurmuştur.[2]
Kalbi bütün kötü huylardan temizleyip, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri’ne kavuşmak için lazım gelen marifetleri, ibadet ve işleri öğreten tasavvuf yollarının çeşitli isimler alması, başka başka olduklarını göstermez. Aynı mürşidin talebeleri, birbirlerini tanımak ve hocaları (Mürşidleri) ile öğünmek için bulundukları yola mürşidlerinin isimlerini vermişlerdir. İmam-ı Ali (KV) Hz.leri vasıtasıyla gelen yolda (Zikr-i Cehri yani aşikâre yüksek sesle yapılan zikir) bütün tasavvuf (Tarikat yolları), İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri’nde birleşmekledir. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri iki yoldan Resulullah’a (SAV) bağlıdır. Birisi babasının yolu olup, İmam-ı Ali (KV) Hz.leri vasıtasıyla Resulüllah (SAV) Efendimiz’e bağlıdır. Bu yola “Velayet yolu” denir. İkincisi, Anasının babalarının yolu olup, Ebubekir (RA) Hz.leri’nin vasıtası ile Resulullah (SAV) Efendimiz’e bağlanmaktadır. Bu yola da “Nübüvvet Yolu” denir.
İmam- Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri evliyalık (Velayet) üstünlüklerine İmam-ı Ali (KV) Hz.leri İmam-ı Hasan (RA) Hz.leri, İmam-ı Hüseyin (RA) Hz.leri, İmam-ı Zeynel Abidin (RA) Hz.leri ve babası İmam-ı Muhammed Bakır (RA) Hz.leri yolu ile kavuşmuştur.
İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri Peygamber (SAV) Efendimiz’in milletinin (dininin) sultanı, peygamberlik kemalatının (üslünlüklerinin) burhanı (delili, senedi), hakikatların alimi, evliyanın günüllerinin meyvasi, Resulullah’ın (SAV) varisi, ariflerin, hak âşıklarının serveri (önderi) idi. Aşk sahiplerinin rehberiydi. Tefsir ilminde eşi yoktu. Namazda kendinden geçerdi, düşüp bayıldığı olurdu. İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.leri Ehl-i Beyt’ten olup, Ehl-i Sünnet’in gözbebeğidir. Ehl-i Sünnet’in reisi olan İmam-ı Azam (RA) Hz.leri’nin marifette, tasavvuf (tarikat) ilimlerinde hocasıdır. Ehl-i Sünnet vel Cemaat ve Ehl-i Beyt sevgisi ile doludur. Yani Ehl-i Beyt’i sevenler ve onların yolunda gidenler, aslında Ehl-i Sünnet vel Cemaat olanlardır. Ehl-i Beyt’e olan hakiki sevgisinden dolayı İmam-ı Şafi (RA) Hz.leri’ne “Rafızi” diyenler oldu. Halbuki o, kimseyi kötülemedi, hepsini sevdi. Nitekim bütün Ehl-i Sünnet alimleri: “Ehl-i Beyt’i sevmek ,ahirete iman ile gitmeye, son nefeste selamete, hidayete kavuşmaya sebep olur.” buyurdular.
İmam-ı Şafi (RA) Hz.leri buyurdu ki: “Sizi sevmeyi, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri Kur’an-ı Kerim'de emrediyor. Namazlarında size dua etmeyenlerin namazlarının kabul olmaması, kıymetinizi, yüksek derecenizi gösteriyor. Şerefîniz ne kadar büyüktür ki, Allah-ü Teâlâ (CC) Hz.leri Kur'an-ı Kerim'de[3] sizi selamlıyor.”
İmam-ı Cafer-i Sadık (RA) Hz.ler, Tasavvuf (Tarikat) ilminde yüksek marifetlere kavuşmuş olan bu bu bilgileri arzu edenlere öğreterek onlara mürşidlik, rehberlik etmiştir. Resulullah (SAV) Efendimiz’in nurlu yolunu hiç değiştirmeden, apaçık ve tam doğru olarak bu güne kadar ulaştırmada Ehl-i Sünnet Alimlerinin hizmeti çok büyüktür.
Bu büyük hizmet için, aralarında vazife takdimi yaparak zamanımıza kadar gelmesine sebep olmuşlardır